Neredeyse 40 yıla yaklaşıyor,günlük tutuyorum.. Günlük derken her gün oturup yazmak mümkün değil.. Bazen yıl geçmiş yazmamışım. bazen aylar... Bazen de her gün sayfalar dolusu yazmışım da yine de yetmemiş..
Mutluluklarımı paylaşmışım, üzüntülerimi.. Kimi zaman o sayfalar dertleştiğim en yakınım olmuş, kimi zamanda en büyük terapistim.. Ama günlük tutmanın en güzel tarafı ne derseniz, kesinlikle bir süre sonra dönüp onları okumak derim..
Bugün 50 yaşında bir kadın olarak, 20'li, 30'lu yaşlarımdaki Ayşegül'ün ,dertlerine ortak olmak, mutluluklarını paylaşmak paha biçilemez.. Bazen en sürükleyici romanlar gibi elimden düşüremiyorum, garip değil mi?
Ama galiba insan başka hayatları okurken değil de en çok kendi hayatını okurken öğreniyor.. En başta her şeyin geçici olduğunu öğreniyorsun.. En büyük mutlulukların da, en büyük üzüntülerin de.. Bir zamanlar seni tamamen etkisine almış bir olayı, hatta bir insanı, ki neredeyse bir defter bitirmişsindir üzerine, bir kaç yıl sonra hiç mi hiç hatırlamaman ne ilginç değil mi..
50 yaşın getirdiği tecrübelerden olsa gerek çokça da gülüyorum bir zamanlar ki Ayşegül'e, ay ne salak bir şeymişsin sen bir zamanlar diyorum, 60 yaşında belki de bugünkü Ayşegül'e güleceğimi bilerek..
İyi geliyor bana tüm bunları okumak, ve yine yazmaya devam etmek.. Yazarken bile hiç bir şeyi fazlaca kafama takmamayı hatırlatıyorum kendime.. biliyorum ki her şey geçici, onun için en güzeli her ne olursa olsun geçeceğini bilerek, şu anda yaşamak, şu andan keyif almak..
harika bir gün diliyorum herkese..
NOT:: Daha yazacaktım aslında ama son paragrafta hoplayıp Ares geldi yanıma. Ben tuşlara bastıkça o da basıyor, iki kişi zor oluyormuş yazmak .))
Yorum Gönder